“Çünkü arzunun aktığı yerde, itaat bozulur.” – W. Reich
Cinsellik, bir nehir gibidir.
Kendi yatağını bulur, akmak ister, bazen taşar, bazen kurur ama hep hareket hâlindedir.
Toplum ise bazen bu akışı düzenlemek, çoğu zaman durdurmak ister.
Çünkü özgürce akan cinsellik:
- Soru sorar,
- “Hayır” der,
- Sevgiyle bağ kurar,
- Oyun oynar,
- Dans eder.
Ve bu, kontrol mekanizmalarını sarsar.
Cinselliğin bastırılması tesadüf değildir.
Reich’e göre bu, tarihsel olarak inşa edilmiş,
otorite üretme aracıdır.
Çünkü bastırılmış cinsellik:
- Suçluluk üretir,
- İtaati derinleştirir,
- Bireyi içe kapatır,
- Duygusuz ama “uygun” bir beden yaratır.
“Cinsellik bastırıldığında toplum hizaya gelir.”
Bu bakış açısı:
- Eğitim sistemlerinde bedenin yok sayılmasını,
- Aile yapısında duyguların bastırılmasını,
- Medyada cinselliğin ya metalaştırılıp ya da ahlakla kuşatılmasını açıklamaya yardım eder.
Ve şunu gösterir:
Cinsellik sadece bir “haz meselesi” değildir.
Politik bir enerji alanıdır.
Onu serbest bırakmak, sadece arzuyu değil—özgürlüğü de serbest bırakır.
Toplumun bastırdığı cinsellik,
bireyin bastırdığı coşkuyla el ele gider.
Bu yüzden cinsellik bastırıldığında,
coşku, kahkaha, dans, hayır deme gücü de bastırılır.
Ve o yüzden Reich’in çağrısı hâlâ günceldir:
“Cinselliği özgürleştirin.
Çünkü bastırılmış arzu, bastırılmış bir bedenle yetinmek zorunda kalır.”