“Cinselliğin özgürleşmesi, kontrolsüzlük değil—seçebilme kapasitesinin geri kazanılmasıdır.”
Düşün ki bir ormanda yürüyorsun.
Her ağaç başka bir kokuda, her patika başka bir yön verir sana.
Ama sen her ağaca sarılmazsın.
Her patikaya sapmazsın.
Seçersin.
Ama özgür olduğun için seçersin.
Cinsellik de böyledir.
Bastırılmadığında taşkınlaşmak zorunda kalmaz.
Aksine, neye ihtiyacın olduğunu daha iyi duyarsın.
Çünkü bu soru, derinlerde şunu sorar:
“Cinsellik özgürleşirse, ahlak çöker mi?”
Reich’a göre hayır.
Asıl çöküş, bastırılan duyguların kontrolsüzce patladığı,
suçluluk ve utancın şekil değiştirdiği toplumlarda olur.
Bastırılmış cinsellik:
- Ya metalaştırılır (porno kültürü),
- Ya gizli yaşanır (çift hayatlar),
- Ya da patolojikleşir (istismar, şiddet).
Ama ifade edilen, hissedilen, özgürce seçilen cinsellik hem daha etik, hem daha saygılı, hem daha sağlıklıdır.
Bu yaklaşım:
- “Özgürlük = sınırsızlık” sanısını düzeltir.
- Cinselliğin bir irade, bilinç ve duyarlılık alanı olduğunu vurgular.
- Özellikle kadınların ve kuir bireylerin üzerindeki “ahlak polisliğini” sorgulamaya cesaret verir.
Çünkü mesele şudur:
Bastırıldığında değil, özgürce hissedildiğinde,
cinsellik kendine has bir etikle akar.
Bu etik, dışarıdan dayatılan değil; bedenle, kalple ve zihinle birlikte oluşan bir bilgidir.
Hayır, herkesle yatmak zorunda değiliz.
Ama herkesle konuşabilir, temas kurabilir, hissedebiliriz.
Cinselliğin özgürleşmesi:
- Ne kadar kişiyle birlikte olduğunla değil,
- Kiminle, ne için ve ne hissederek birlikte olduğunla ilgilidir.
Reich’in çağrısı, ölçüsüz bir yaşam değil:
Duyularını geri al. Bastırılmış enerjiyi çöz. Ve seçim yapma hakkını geri kazan.
Bu yüzden özgür cinsellik, düzensizlik değil; içsel düzenin en dürüst halidir.